Mührün Gücü
İlk Türk İslam Devletlerinde ve Osmanlılarda Bürokrasi

Dolmabahçe Sarayı
Bir saltanat sarayı. OsmanoÄŸulları'nın miras bıraktığı görkemli mimari yapılardan biri. Bir saltanatın en görünür olduÄŸu geçit alam. Sadece o deÄŸil. Kültür ve medeniyet yaÅŸantısının renkten renge büründüÄŸü "saray". içinde yaÅŸayanların "mekânın poetikası"nı da çattıklarını görürüz orada, incelikle. Bütün eÅŸya, mekân, ışık, ses gündelik hayatın sosyolojisi içinde insana ve eÅŸyaya koÅŸar. Çevresini aydınlattığı kadar kendi masalım da söyler.
Ä°skender Pala, her sabah BoÄŸaziçi'nin iki yakasından birinde Beylerbeyi'yle selamlaÅŸan, Ä°stanbul ÅŸiirinin en lirik mısrası gibi insanları yıllardır gözleyen bir saraydan, Dolmabahçe Sarayı'ndan sesleniyor. Dolmabahçe Sarayı'nın, yani "BoÄŸaziçi'ndeki Mücevher"in kitabım, eÅŸyaları konuÅŸturarak, onların aÄŸzından hikâye ediyor ve her gün önünden binlerce insanın geçip gittiÄŸi mekânın ruhuna ortak olmaya çağırıyor.
Okuyarak yaÅŸamak, yaÅŸarken yol almak için, bir kılavuz, kitaptan daha ötesi. "Bazen bir çocuk, bazen bir cariye, bazen bir ruh veya mana. Onlar bir zamanlar sarayın kahramanıydılar ve ÅŸimdi sizinle konuÅŸmak üzere hayata döndüler. Ä°stiyoruz ki bu kitabın bölümleri size rehberlik edebilsin ve cümleler, yolculuklarınızı anlamlı kılsın, sonunda sizi bir sarayla buluÅŸtursun."